İÇİNDEKİLER:
DERGİMİZ IHLAMUR, DERDİMİZ DERGİ Hakan SARI 3
HEM IHLAMUR HEM DE HAKAN SARI’NIN PORTRESİ BEYANINDADIR
Fahri TUNA 7
IHLAMUR DERGİSİ; BİR KÜLTÜR GÖZESİ Şener AKSU 10
ÖNCE AŞK VARDIR İskender ÖKSÜZ 13
SORUŞTURMA: EDEBİYAT DERGİCİLİĞİ Atıf BEDİR, Celal KARACA, Dilek EMİR,
Salih UÇAK, Talat ÖZER, Turgay FİŞEKÇİ,
Yakup ÖMEROĞLU, Yaşar VURAL 16
DERGİ SEVGİSİ VE DERGİCİLİĞİM Saim SAKAOĞLU 22
GENEL HATLARIYLA OSMANLI DÖNEMİ
DERGİCİLİĞİ VE 100. SAYISINDA IHLAMUR DERGİSİ Mustafa HATİPLER 25
IHLAMUR’UN 100. SAYISINA İTHAFEN...
EDEBİYATIN KALBI DERGİLERDE ATAR Ezgi Fatma AÇIKGÖZ 32
OKURDAN DERGİYE, DERGİDEN OKURA Ersin BAYRAM 37
HAKAN SARI İLE SÖYLEŞİ Mustafa İBAKORKMAZ 41
ARTIK DERGİLERİN “TAŞRA SORUNU” DEĞİL, “TAŞIMA SORUNU” VAR
Celal KARACA 46
KÜLTÜR ORMANINDA IHLAMUR Yusuf KOŞAR 49
DİNÇER APAYDIN’LA SÖYLEŞİ Özge SEVER 53
ŞEHİR KÜLTÜR VE DÜŞÜNEN ŞEHİR DERGİLERİ Mustafa İBAKORKMAZ 57
IHLAMUR / ANADOLU’NUN NADİDE ÇİÇEĞİ Naci YENGİN 61
YERELDEN EVRENSELE UZANAN IHLAMUR DALLARI Zeynel BEKSAÇ 62
GÜNÜMÜZ EDEBİYATINDA IHLAMUR DERGİSİ Mustafa UÇURUM 63
IHLAMUR DERGİSİ 100. SAYI ÜZERİNE İlkay COŞKUN 65
IHLAMUR KOKULU DERGİLER ÜSTÜNE Mehmet RAYMAN 66
EDEBİYAT DERGİLERİNİN KADERİ Erol AFŞİN 67
IHLAMUR İÇİN NE DEDİLER?
Ali DUYMAZ, Atalay YAĞMUR, Burak Savaş
SARIÇOBAN, Dilek IŞIKHAN, Gülsüm IŞILDAR,
Hülya GÜNAY, İbrahim BERKSOY, İsmail KILINÇ,
Lavinya ÖZ, Hüseyin OPRUKLU, M. Enes KALA,
M. Hayati ÖZKAYA, Sabahattin ÖZKAN, Tolga
DAVER, Vildan P. COŞKUN, Volkan HACIOĞLU,
Yeliz MERT, Yusuf AKKAYA, Yusuf BAL 69
DERGİMİZ IHLAMUR,
DERDİMİZ DERGİ
Hakan SARI
2007 yılında Selçuk Üniversitesi
öğrencilerinin ilk şiirlerinin yer aldığı “100 Şiir 100 Şair – Buluşma”
seçkisi ile başladı hikâyemiz. Ardından 2008 Kaşgarlı Mahmut yılında
“Uluslararası Şairler Buluşması”
ile Türkçe konuşan 16 ülkeden 65
şairi Konya’da buluşturduk. Bu
büyük organizasyonu başarıyla gerçekleştirmek edebiyata dair şevkimizi, azmimizi perçinledi. Kıymetli
dost Vural Kaya Ağabey’in hamisi
olduğu bizim de hemen her fırsatta
gittiğimiz Nûn Kitap Kahve’de uzun
uzun edebi sohbetler, yazdıklarımız
etrafında fikir alışverişleri, şiir değerlendirmeleri bizi bir edebiyat
dergisi çıkartma yoluna sevk etti.
Edebiyata dair, sanata dair, estetiğe
dair söylenecek sözlerimiz vardı.
Bu sözleri insanlara ulaştıracak bir
mecra olarak Ihlamur dergisi doğdu.
İlk olarak Prof. Dr. Saim Sakaoğlu
Hocamıza danıştık. 100 sayıdır Ihlamur dergimizin, armağan kitaplarımızın, hemen her kültür işimizin
yolbaşçısı, danışmanı ve destekçisi
Saim Hocamızın son sözü “Kervan
yolda düzülür” olmuştu. Elimizde
ilk sayı/lar için şiirler, hikâyeler, denemelerin olduğu kabarık bir dosya
ve yüreğimizde heyecanla Ergun
Evren, Ali Uğur Gündem, İsmail
Çalışkan gibi büyüklerimizin kapısını çaldık. Edebiyata karşı heyecanımız olsa da işin teknik boyutları,
dikkat edilmesi gereken hususlar vs.
üzerine tecrübelerine başvurduk.
Nihayet 04.04.2009’da ilk sayımız çıktı. O günlerde Teknokent’te
komşumuz, yazılım projeleri üreten
Ahmet Büyükaslan Kardeşimizden
kapak tasarım ve mizanpaj yapmayı öğrendik. Tabi biz öğreninceye
kadar Ahmet ve Emre Büyükaslan
Kardeşlerimizi, işlerinden hayli alıkoyduk; özlemle, minnetle…
Çoğu büyüklerimizin ortak nasihati
“üç sayı basacak paran yoksa hiç
başlama” olmuştu, inat işte, biz ilk
sayıyı dahi borç parayla basmıştık.
O günden bu güne öğrendiğim tek
şey: “Edebiyat Dergilerinin nasıl
çıktığı finans kuralları ve matematikle ifade edilemez” kavramı oldu.
100. Sayıyı yayınlıyoruz biz hâlâ
üç sayı yayınlayacak parayı kenara
koymadık. Esnaf hesabıyla hareket
eder, muhasebe defteri tutarsak, iktisadi açıdan bakıldığında 3. sayıda
kapatmak gerekirdi. İlk iki sayı, o
günlerde kültür sanat sayfasını hazırladığım, Konya Postası gazetesinin sahibi Ömer Kara Ağabey’in
katkısıyla gazetenin matbaasında
basıldı. Gazete matbaası olduğundan olsa gerek çok kaliteli baskı
olmuyordu, üçüncü sayıyı (Ocak
2010) dijital baskı yaptırdık. Hem
tirajımız düşük olduğu için ofset
baskıya gerek duymadık; hem de
önceki sayılarımıza göre kaliteli bir
baskı olmuştu.
DERGİMİZ IHLAMUR, DERDİMİZ DERGİ • Hakan SARI | 3
Dördüncü sayı yayınlandıktan sonra kaplumbağa misali dergimiz sırtımızda yollara düştük. Konya’da
kültür sanat hayatına merhaba dedikten sonra bir yıl –dört sayı- Kayseri’de yayın hayatına devam etti.
Ardından memuriyetimiz sebebiyle
Ihlamur yine yollara düştü. İki yıl
boyunca da Erzurum Aşkale’den
edebiyata nefes olmaya çalıştık.
2013 Ağustos’undan bu zamana da
Kayseri’den çalışmalarımıza devam
ediyoruz. Bu yer değiştirmeler fiziki
anlamda Ihlamur Dergisi çevresinde bir edebi mahfil oluşturamasa
da teknolojik imkânlar sayesinde
yaptığımız dosyalar, sayılarla gerek
akademiden, gerek edebiyat camiasından bir mahfili dergimizin sayfaları arasında toplamayı başardı.
***
Basın İlan Kurumunun hazırladığı
“Dergi Bâb-ı Âli Nüshası, Temmuz
2014, İstanbul” koleksiyon nüshasının, imzasız yayınlanan sunuş
yazısında “Türkiye’de dergiciliğin
başlangıcını birçok yeni gelişmeye
adım atılan Tanzimat Dönemi’ne
dayandırabiliriz. Basın hayatı başladıktan sonra önce gazeteler çıkmaya başlamış, hemen ardından da
dergiler boy göstermiştir.” ifadesi
büyük gaflet ve dalaletin yansımasıdır. Bu talihsiz ifadeye göre,
1816’da Irak Valisi Davut Paşa tarafından çıkarılan Curnalu’l-Irak
gazetesinin, ilk Türkçe olarak kaleme alınıp sonra Arapçaya çevrilerek
Türkçe-Arapça yayınlandığını ve
Osmanlı devleti tarafından kurulan
Irak’ın ilk matbaası Bulak Matbaası’nda basıldığını düşünürsek arada
neredeyse 100 yıllık bir tarihi yok
saymış oluruz.
Türk Basın Tarihi’nin alanı günümüz Türkiye’sinin sınırlarıyla daraltılmamalıdır. Irak, Mısır, Suriye,
Yemen gibi Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde olan, uzun süre
birlikte yaşadığımız, müşterek bir
tarihe sahip olduğumuz ve 1918’e
kadar aynı basın mevzuatına sahip
olduğumuz sahaları da göz ününde bulundurmak ve araştırmak
durumundayız. Nesimi Yazıcı’nın
“Basın Tarihimizin Bibliyografyası
Meselesi, Osmanlı Araştırmaları V,
1986” makalesinde, konuyla ilgili
yayınlanmış bibliyografyaların hemen tümünün bulunduğunu, ilgi duyan araştırmacılarımıza not düşelim.
İlk Türkçe mecmua Vakayi-i Mısriyye 3 Aralık 1828’de Mısır’da
Mehmet Ali Paşa tarafından çıkarılmıştır. Ülkemizde ilk Türkçe dergi Vaka-i Tıbbiye ise 26 Mart 1849
tarihinde yayınlanmaya başlamıştır.
1862 yılında yayınlanan Mecuma-i
Fünun, edebiyat dergiciliğimizin
ilk örneği olarak gösterilebilir. İlk
çocuk dergisi Mümeyyiz 15 Ekim
1869, ilk mizah dergisi Letâif-i Âsar
11 Mayıs 1870, ilk karikatür dergisi
Diyojen 23 Kasım 1870, ilk aile dergisi Aile 27 Mayıs 1880, ilk kadın
dergisi Şükûfezar 1886, ilk tarih dergisi Tarih-i Osmanî Encümeni 1910
yılında yayınlanmaya başlamıştır.
24 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla son bulan İstibdat
Dönemi, Türk gazete ve dergi yayıncılığının önündeki ilk engel olmuştur. 1930-40’lı yıllarda tek parti
yönetimi, II. Dünya Savaşı, çok partili döneme geçiş, 27 Mayıs Darbesi
ve 1961 Anayasası, 1970’li yılların
çatışma ortamı ve 12 Eylül 1980
Darbesi, dergicilik faaliyetlerini
doğrudan etkileyen önemli dönüm
noktalarıydı. Olayların meydana
getirdiği siyasi-sosyal-ekonomik
sıkıntılar yüzlerce derginin kapanmasına neden olmuştur. Ki sansürün kaldırılması münasebetiyle 24
Temmuz tarihinin Basın Bayramı
olarak kutlanmasının kabulü dikkat
çekicidir. 1990’lı yıllara gelindiğinde bu sıkıntılara bir yenisi daha
eklenecekti: Bilgisayar. Sunduğu
imkânlarla yayıncılıkta büyük kolaylık sağladığı muhakkak, lakin en
çok derginin bu dönemde kapandığını da belirtmek gerekir.
***
Dünya dergi tarihinin hiçbir döneminde kültür dergileri çok okunan
dergiler olmamıştır. Kültür ve edebiyat her zaman sınırlı bir kitleye hitap edebilmiştir. Sadece günümüzde
dergiler birkaç sayı çıkıp kapanıyor
demek haksızlık olur, zira basın tarihi dergiler mezarlığı gibidir. Tarihin
sayfaları 2-3 sayıda kapanan dergiSeval Oğuz (Develi), Yasin Altunbay, Fatma Hıdıroğlu (Sarı), Hakan Sarı
(Nûn Kitap Kahve, Konya, 4.4.2009)
4 | IHLAMURKÜLTÜRSANAT • MART 2021
lerle doludur, ilk sayısını bile çıkaramayan dergilerin sayısı belki daha
fazla. Bu nedenle olsa gerek, 4. sayı
edebiyat dergileri için kritik bir sayıdır, dördüncü sayısını çıkaran dergilere “kefeni yırttı” diye bakılıyor.
Dördüncü sayımız çıktığında Ihlamur’a da “kefeni yırttı” demişlerdi.
Amacı malum, bir edebiyat dergisi
dördüncü sayıyı çıkarmışsa artık kabul görmüştür ve birkaç sayı daha
çıkmaya namzettir. Dergimiz dördüncü sayıdan itibaren (Nisan 2010)
Ankara’da basılmaya başladı. 12
yıldır kahrımızı çeken, zira hikâyemizin başrol oyuncularından, Yusuf
İzzettin Başer Ağabey’e bilvesile
teşekkür ederim.
2009 yılı sonlarında, Ihlamur’un
üçüncü sayısına hazırlanırken, Irmak dergisi 100. sayıyı geride bırakmıştı (Nisan 2009). Ihlamur
dergisinde, edebiyata hizmet eden
dergilerin 100. sayısı için yazılarla
jest yapmak bir gelenek olmuştu.
Hem bu konuya istinaden hem de
dergicilik konusunda tecrübelerinden istifade etmek için, ki o günden
beridir istifade etmekteyiz, Irmak
dergisinin İmtiyaz Sahibi Fahri
Tuna Ağabeyimizi aradım. Fahri
Ağabey, Kültür Bakanlığının Halk
Kütüphaneleri için edebiyat dergilerine abone olduğunu; dergimizin
Anadolu’nun ücra köşelerine dahi
ulaşması için bu hususun önemli
olduğunu belirtti. Başvuru için yapılması gerekenleri öğrenmemiz
için de Mustafa Çalışkan Bey’in telefon numarasını paylaştı. Ihlamur
dergisini 100. sayıya taşımamızda
ve bilinirliğinin artmasında Halk
Kütüphanelerinin önemi yadsınamaz. Dolayısıyla da Fahri Tuna ve
Mustafa Çalışkan Ağabeylerin yaptıkları bu katkı Ihlamur Dergisini
sadece 100. Sayıya taşımadı. Bu
sayede Ihlamur özelinde Türk Edebiyatına yeni kalemlerin şiirlerini,
hikâyelerini, denemelerini neşrettikleri bir soluk, arşivlik dosyalar
kazandırdı. Halk kütüphanelerinin
bu destekleri edebiyat dergilerinin
soluğunu genişletmesi için önemli
bir katkı; mottomuz olan “Dergiyi
Yaşat ki Edebiyat Yaşasın” seslenişine bir el uzatmadır.
***
Edebiyat, sınırlı sayıda insanın
ilgi duyduğu bir alan. Ülkemizde
200’den fazla üniversite ve hemen
her üniversitede edebiyat fakültesi
var ama edebiyat fakülteli okur sayımızın parmak hesabıyla olduğunu
kaygı ve üzüntüyle ifade etmeliyim.
Edebiyat okuru az olduğu için edebiyat dergisinin etki alanı da sınırlı
kalıyor. Daha önce bahsettiğimiz sorunlara bir de bu sınırlılık eklenince
edebiyat dergiciliğinin ne denli zor
bir uğraş olduğu sanıyorum daha iyi
anlaşılacaktır.
Her zaman zordu dergicilik, ama
bugün daha bir zor, okura ulaşımda
çok önemli bir aracı PTT kargonun
pervasız tutumu daha bir içinden
çıkılmaz hale sürüklemekte. Derginin basım maliyetinden kat be kat
yüksek kargo masrafları, abonelik
sistemiyle yayın hayatına devam
eden dergiler için aşılması çok güç
bir sorun. Edebiyat dergileri amatör ruhla çıkar, ticari bir kaygıdan
öte dergiyi yaşatabilmek dahi marifete tabiidir. Reklam geliri yok
denecek kadar azdır, çünkü edebiyat dergisinde yayınlanan reklamın
ticari karşılığı yok; prestij reklam
ya da destek kavlinden reklamlar
alınabilmekte, ki bu da her dergicinin harcı değil.
Bir dağıtım firması ile çalıştık
geçmişte, dergi başı 1 lira gibi bir
dağıtım bedeli alıyor ve satılan dergiden de %30 komisyon alıyordu;
daha dergi dağıtılmadan kâr ediyordu vesselam. Dağıtım masraflarını
ancak karşılayacak kadar satışa ve
okura ulaşıyor olmaya razı oluyorduk, zaten dergiden para kazanmayı
beklemeyecek kadar aklımız eriyordu. O firma da kapanınca dağıtım
yapmaz olduk. Tekelleşen bir iki dağıtım firması ile çalışmak bir edebiyat dergisini hayli aşıyor, sadece bir
sayı için istedikleri dağıtım bedeli
neredeyse bir yıllık basım bedeli.
Hal böyle olunca Ihlamur, abonelik
sistemi ve kitap satış siteleri ile devam etmek zorunda kalıyor.
***
Neden Ihlamur?
Ihlamur derde deva, cana şifadır;
istedik ki dergimiz ruha şifa olsun.
Ihlamur ağacı dayanıklılığı ve işleme kolaylığı nedeniyle ahşap sanatlarında en çok tercih edilen ağaçtır.
İsteklerinde mütevazıdır; sulama,
budama vs bakımı çok kolay, dona
ve kuraklığa karşı çok dayanıklıdır.
1000 yıla kadar yaşayabilen ıhlamur
ağacı gençken yavaş büyür, olgunlaştıkça büyümesi hızlanır. Üst dalları yukarı doğru büyür, orta dalları
yatay konuma yaklaşır, alt dalları
yere sarkar. Yaprağı kalp şeklindedir.
Öyle ki, ilk zamanlar “ismiyle müsemma ıhlamur kokan” bir dergiydik. Fatma Hıdıroğlu (2011’de Sarı
soyadını alacaktır), Seval Oğuz,
Yasin Altunbay, Sinan Biçer gibi
güzel dostlarla her dergiye tek tek
ıhlamur kokusu aşkediyor ve öylece
paketliyorduk. Paketi açtığınızda ve
uzunca bir süre dergiyi her elinize
aldığınızda ferah bir ıhlamur kokusu
yayılıyordu… Okurumuz ve yazarlarımızdan gelen dönütlere, eleştirilere hassasiyet göstermekte; her
DERGİMİZ IHLAMUR, DERDİMİZ DERGİ • Hakan SARI | 5
sayıda gelişmekte ve daha bir dergileşmekteyiz. Geride bıraktığımız 12
yılda genelde ve özelde karşılaştığı
sorunları bertaraf etmeyi başarmış
bir dergi Ihlamur dayanıklılığını da
böylece ortaya koymuş oluyor. İsteklerinde hayli mütevazı bir dergi
olan Ihlamur’un bir diğer özelliği
de, ıhlamur ağacında olduğu gibi,
büyüme hızının olgunlaştıkça artması. Yayın hayatına mevsimlik dergi
olarak başlamış, sonra 3 aylık, 2 aylık ve nihayet 2015 yılında aylık periyoda ulaşmıştır. İsmini aldığı ağaç
gibi 1000 sayı yaşar mı?, ya nasip…
***
Bazı dergiler ilk ya da ileri bir sayıda;
çıkış amacı, hedefleri, temsil ettikleri
ekol ya da akımı bir sunuş yazısıyla
(manifesto) paylaşırlar. Bazı dergiler,
derginin okuru ve yazarıyla şekilleneceğini açıklar. Biz de çeşitli sayılarda
ve mecralarda söylediklerimizi 100.
sayı vesilesiyle toparlayalım istedik.
“Şiir Kenar Süsü Değildir” yazımızla net bir şekilde ortaya koyduğumuz tavrı ödün vermeden devam
ettiriyoruz. Yazılardan arta kalan
boşluklarda hiç şiir yayınlamadık ve
her şiire ayrı bir sayfa ayırdık, şiirin
uzunluğuna bakılmaksızın.
Dergiye gönderilen eserlerde yazarın
ismine, kimliğine, akademik ünvanına
hiç bakmadık; ilgilisi için dipnotta belirttik. Mizanpajında sıralama yapılırken de... Sıralamada unvan, yaş, kıdem
vs değil okura sunulmak istenen konu
ahengi belirleyici oldu. Konu içinde
de ekseriyetle alfabetik isim sırasına
göre sıralandı. Bununla birlikte usta
kalemlerin olabildiğince ön sıralarda
olmasına da dikkat ettik elbette. Her
biri farklı dünya görüşüne sahip, 14-90
yaş aralığında, 1500 kadar yazarımızın eserine yer vermiş olduğumuzu ve
sadece 1 yazarın itiraz ettiğini belirtmekte fayda var sanıyorum.
Genellikle bir sayıda üç şiir yayınladığımız malum; derginin başında, ortasında ve sonunda olmak üzere. Deneme, hikâye, kitap tanıtımı gibi yazılar
da bir bölüm halinde değil dengeli
olarak dağıtılarak sunulmakta.
Kapak tasarımı, sayfa düzeni, eserlerin dağılımı, kullanılan yazı karakterleri, görsellerin yerleşim şekli gibi
estetik unsurlar dergilerin karakteristik özellikleridir. Derginin mutfağında emek verenlerini bu unsurlardan
tanırız. Ihlamur’un satır aralarına
gizlenmiş emek ve samimiyet, kapak
tasarımlarındaki kendine has üslubu
her okurun dikkatini cezbetmiştir.
“Derginizde beni çeken, bağlayan
bir şey var…” diye başlayıp somut
olarak ifade edilemeyen de işte bu
satır arasına gizlenmiş inceliklerdir.
***
Sabit bir yazar kadrosu olmayan,
yaşına ya da ünvanına bakılmaksızın herkese açık olan Ihlamur’un
geride bıraktığı 100 sayılık arşivinde
1300’den fazla yazarın 1800’ü aşkın
eseri yayınlanmıştır. İlk sayıdan itibaren çeşitli sayılarda eseri yayınlanan yazarlarımız olduğu gibi, sadece
birkaç sayıda ve hatta tek sayıda eseri
yayınlanmış yazarlarımızın da sayısı
az değil. Son yıllarda, dergimize sürekli ürün gönderen yazar sayısındaki
artış, Ihlamur’un her geçen gün daha
bir sahiplenildiğinin ve İskender Öksüz Hocamızın tabiriyle “Ihlamurcular”ın oluştuğunun göstergesidir.
Her edebiyat dergisi bir okuldur, bir
mahfildir. Necip Fazıl’ın ilk şiirleri Hayat dergisinde, Ahmet Hamdi
Tanpınar’ın ilk şiirleri Dergâh dergisinde yayınlanmıştır… “İstisnalar kaideyi bozmaz” her yazar önce
dergilerde yazmaya başlar. Bugün
onlarca kitabın yazar biyografisinde kendisine yer bulan Ihlamur,
eserine yer verdiği yüzlerce yazarın
ilk adımlarına tanıklık etmiştir. Bir
dergi için en önemli kazanım ya da
başarı göstergesi de bu değil midir?
Bu dergiyi çıkarttığımızda düşüncemiz edebiyat tarihinde adı olacak yazarların Ihlamur dergisi sayfalarında
ürünleriyle var olmaları, Ihlamur ile
onların sanatlarının olgunlaşmasına
ve edebiyat serüvenlerine şahitlik etmekti. Bunu başarabilirsek Ihlamur
dergisi kuruluş amacına ulaşacaktır