Burhan Kale
bkale007@hotmail.com
Şiir Dünyasına Giriş
04/02/2021
Şiirle
duygularımızı, düşüncelerimizi anlatırız. Bunu gerçekleştirirken dilden
faydalanırız. Dilin mana, ritim ve ses özelliklerini kullanırız. Şiir;
hava gibidir elle tutulmaz adeta derin bir nefestir o. Hem bedene hem ruha iyi
gelir. …Akşamın
sıcağına sığın, Her
bakış yaz sıcağı değil, Sarı
dikenlerle sarılı gül dalları, Merhamet
yitik bir ülkedir, Anne
kucağı değil… Şiir
özünde ateş taşır. O; aşktır, hasrettir, gurbettir... Karanlıkta ışıktır,
toprağın bağrında tohum ve yıldızın ışığında ümittir… …Ben
düşürmem gözüm öyle derine, Gözüm
muhtaç gözlerinin ferine... Hiç
kimseyi koymam senin yerine, Dünya
yalan derler alı, beyazı, Sensin
alnımdaki silinmez yazı... Şiir
sulara yazılan kaderdir adeta akar gider sularla ve buluşur bir gün kıyıyla… “Aşkadır
inancım, kara gözlerimde… Aldılar
benden, sendedir gözlerim de! Oyy
anam; yüreğinde sakla beni sımsıcak… Sakla
busegah gamzelerimi; Üzülme bir gün dünya yaşanır bir yer olacak!? Şiir
topraktır aynı zamanda insanın özündedir çünkü… Bir yerde özüdür… Kaldırımlarında şehrin Toprak ustaca gizlenir… Ebegümeci aranır, Bir görünür, bir kaybolur; Vitrin, gök gürültüsü,
şimşek… Saçlar, rüzgâr ile taranır… Şiir;
kendimizi dinlemenin yolunu gösterir... İnsanın
sevinç ve tasalarını sezebilmeyi hatta canlı cansız varlığın anlattıkları
şeyleri de duyabilmeyi mümkün kılan özel bir dildir o… Ellerin
küçük, temiz ellerin Düşlerin
papatya, nergis, lalelerden örülüdür… Bahar
bir misafirdir kısacık günlerinde, Kelebeklerin
kanatlarına yüklenense ömründür… Bir
melek de olsan dünya kötülerin yeridir! Yüreğinin
toprağa düştüğü gündür, Ellerinin
sulara aktığı gündür, Cemrenin
havaya düşmesine kalan beş gündür... Gözlerinde
gün ışıl ışılken, Saçlarının
yağmurlarla örüldüğü gündür… Masumiyetini
kaybetmiş en güzel düşler, Bembeyaz
gelinliğinle Cennete kanatlandığın gündür... Şair;
kapısı, penceresi olmayan, karanlık bir odada bulunsa bile o odada kapılar,
pencereler açar, günü parmaklarına dolar, geceyi ayı, yıldızı, mehtabıyla bir
başka yaşar, bazen dört mevsimde bir gün arayıp bulamazken bazen de bir günde
dört mevsimle dolar… Şairin
araç gereçleri kelimelerdir lakin onun duyuşu, algılayışı, kavrayışı kelimelere
öyle bir siner ki hem okuyucuyu hem de kendisini “buz” ile yakabilir “ateş” ile
üşütebilir... Dağların
zirvesini yol eyler bazen, düz yolu da engellerle doldurabilir… Şairlerinzor
anlaşılan insanlar olması onların kendini anlatamamasından kaynaklanmamaktadır.
Şair
bir yerde söz ustası değil midir? Sular
sonsuzluğun soluğu, Sinem
çöllerde Kerem. Avuçlarımdan
kan... Çöldeki
kumlara sor Kerbela'da Hüseyin'i, Asırlarca
ah ah çekerek yanan... Hüzünlü
şiir olduğu gibi neşeli şiir de var fakat şiire hüzün yakışır nedense… En
neşeli şiirlerde bile kıyısından köşesinden dertlenecek bir taraf buluruz. Bir
yeşil yaprak görsek düşürür soldururuz, bir gonca gül görsek getirir rengini
hazana bularız… Yaralarımıza
pek de “tabip eli” değsin istemeyiz doğrusu bize “damdan düşen” gerekir… Şair
damdan düşendir… Kimi
zaman yaşamadığı şeyleri söylemekle suçlansa da, toplumun bir vicdanı varsa o
da şairde hayat bulur… Şairin
malzemesi sözcükler ancak sadece sözcükler değil… Şair
sözcükleri kanatlandıran adeta gün yüzüne çıkaran kimi zaman onları yağmur
damlaları ile yıkayan bazen gökkuşağının renklerine bulayıp gönüllere sunandır… Samanlıkta
iğne aradığı da olur şairin samanlıkta bir iğne durumunda kaldığı da… Şiir
bazen araç olmaktan öteye geçer, boğulmak üzere olan insanı hayata bağlayan bir
parça dal gibi tutar elinden şairin… Bu mucizevi durumu hisseden şair
isimlendiremese bile insanın en büyük ihtiyaçlarından birinin şiir olduğunu
görür… Kendisini
su üstünde tutan şiire insanların göz ucuyla olsun bakmaması şairi ümitsizliğe düşürdüğü
anda bir ya da birkaç insanın o merhemi yaralarına sürmesi ona yeter de artar… Geleceğe
uzanan birkaç şiir için yazılır binlerce şiir… Bazen
bir köylüde dil olur bazen dili olmayanın gözünde yaş olur şair sözleriyle… Kendine
dert edinen insandır şair… Adamın
saçlarını yağmur yıkamalı, Yürürken
beyaz çiçeklerle yan yana… Asmalarda
kedi bıyıkları ekşimsi kıvrımlarla, Yanında
saçları örgülü küçücük bir kız olmalı, Elleri
adamın içini yıkamalı, Buzdan
yüreğini sarmalı yağmurdan saçları… Adamın
saçlarını rüzgâr taramalı, Önce
üfül üfül esmeli şöyle bir, Sonra
toprak kokan gökyüzünü sağmalı… Vitrinler
mağara duvarı, Şair
olmalı biraz da adam, İçine
yağmur yağmalı… İnsan
hayatını etkileyen ya da etkilemesi muhtemel durumları ilk sezenler şairlerdir…
Ancak şair yarayı kaşıyan, kanatandır… Yağmuru
herkes sevse de şimşeği yıldırımı pek seven olmaz… Oysa söz, şairin akıl ve
gönül imbiğinden geçerken hayatı olduğu gibi kabullenmez, değiştirir,
şekillendirir… Şiirin
özünde eleştiri vardır ve eleştiriyi sevense azdır… Kötülük
beslenir bazı halinde, Dedikodu
eksik olmaz dilinde, Adam
derler namı yürür ilinde? Bir
bilmece sorsam, bilen olur mu? Garibi
yoksulu hor görür güya Etrafında
döner durur bu dünya, Bazen
ümit yetmez göl tutmaz maya? Bir
bilmece sorsam bilen olur mu? İnsan,
toplumla birlikte hareket eder ya da toplumu etkiler ve toplumdan etkilenir…
Sosyal bir yönü vardır yani… Zenginlik ve güzellik, insana tek başına, çok bir
şey ifade etmeyebilir… Şair
“Ruhun fotoğrafını çeker”. İnsanın
yaşadığı her yerde “ruh” vardır… Bir
gazete köşesinde, donarak ölen küçük bir kızın fotoğrafını gören şairin iç
dünyasında fırtınalar kopabilir; Bir
başka gelir bu kar Minik
ellerine küçük kızın, Örtüsü
olur kimsesizliğinin, Çiçeği
elbisesinin, Sesi
gelir uzaklardan melek annesinin… Bir
örtü gibi çeker üstüne geceyi, İçi
ısınır, En
derin uykuya dalar, Donmuş
derler, Bir
anlam veremezler gülmesine gözlerinin… Dizelerinde,
gazete haberinde olmayan bir taraf yok mudur? Şair
iç dünyasını şiire dönüştürüp sunar. Bunu
yaparken doğallığını korumayı önemsese de bu doğallığı ustalıkla süsler ve yer
yer de gizler… Atmosferimizin
güneş ışıklarının etkilerini insan ve diğer canlılar için en uygun hale
getirmesi gibi çok düşünse de az okuyan bir topluma şair şiirini sunarken gönül
atmosferinde bazı kırılmalar, yansımalar, renklendirmeler ile yer yer acı bir
ilacı tatlı bir şekere dönüştürebilir… Elleri
ceplerinde, Duvar
kenarında, Küskünlüğü
var belli… Gölgesi
önünde, Kimse
görmese de Omzunda
gri bir serçe var belli… Kapatmış
bir gözünü, Yana
taramış zülfünü, Diğerinden
süzülen yaşı var belli… Bahara
adımları, Gül
kokusu tadında, Şu
dağın ardında Ümidi
var belli… Durdu
birdenbire, Döndü,
kaldırdı başını, Alnına
birkaç damla yağmur düştü, Gamzeleri
içti her damlasını, Gizlice
gülümsedi, Yaşanacak
günleri var belli… Su
üzerinde kalan şiirler birer adacığa dönüşür ve hayata kucak açar… Sarı
zülüfleri sarı, Düşleri
kar beyaz… Çiçek
açmış yanakları, Bir
bakış uzakta, biraz; Gözleri
bende saklı… Dağların
başı çığlık, Ak
ballar durur yüzünde, Yanında
dinlenir yalnızlık… Kaderi
okunur gözlerinde; Sözleri
bende saklı… Gökyüzü
ağlamaklı, Perdelerin
ardında… Parmakları
üşümüş Bir
serçe kanadında… Yağmur,
sıcak içinde; İzleri
bende saklı… Sükûtu
yudum yudum, Geceye
sunmuş eli… Yakamozlara
dolmuş Eski
aylar, günleri… Ateş
ki kor… Kül olmuş; Közleri
bende saklı… Şairin,
ayrılığı anlatırken; “Hiç bir şey, Bu kadar sessiz değil; Gecenin koynunda.” demesi
ayrılığın bu şiirle buluşmasını sağlamaz mı? Bir
başka şairimizin; “Şarkısını
rüzgâra söyleyen bülbüllerin, Benim
yüreğim vardır o yanık nağmesinde.”mısralarında
aklımızda kalan ne rüzgâr ne şarkı ne bülbül ne nağmedir, akılda kalan şairin
yanık yüreğidir ve bu yanık yürek şiiri ne kadar güzel bağlar Anadolu insanına…
Başka
bir şairimizin; “Bir
şiir istiyorum: Ruhumun fotoğrafını alan… Bir
rüzgâr istiyorum: Rûhumu “ O Belde “ye savuran. ”dizesi insanın ayaklarını yerden keser
adeta ve Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK’in; “Tel
tel ve iplik iplik dikseler de ağzımı; Tek
ses duysalar; Allah... Yoklayanlar nabzımı.”
iklimine adım atmaya daveti, şiirle yaptığını hissettirir insana… Okuyucunun
anlam dünyasına zenginlik katan en önemli sanatların başında gelir şiir… “Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, Dünyanın
en güzel sesinden En
güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey… Fakat
artık ümit yetmiyor bana, Ben
artık şarkı dinlemek değil, Şarkı
söylemek istiyorum…” Şiirle
insan et ile kemik gibidir… Şiir
yürek yanımızdır… Şiir
dört duvar arasına sığmaz… İnsanın
bedene sığmayan yanı şiirde görünür… O bir duyuştur, hissediştir… Bedenden
ziyade kalple ilgilidir, maneviyata yakınlığı maddeye yakınlığından çok daha
fazladır… “Seni
istikbâl için önce gelmek cihâna, Ve
başkasından almak sonra geliş müjdeni. Bir
nefes dinlemeden yıllarca koşmak sana Aramak
her tarafta... Bulmamak asla seni. Suda,
rüzgârda, kışta senin sedanı duyup Seni
beyaz çiçekli dallar içinde sanmak. Vuslatın
rüyasını görmek üzre uyuyup Hasretin azabına ermek için uyanmak…” Şairi
yaşamadığını söylemekle itham edenler de vardır onun yazdıkları ile hayat
bulanlar da… Şiiri
tanımlamaktan kaçınılır genellikle çünkü her tanım biraz eksik kalır… Şiir;
kelimelerle çizilen gökkuşağı değil midir? O kelimeler ki renklerin değişik
tonlarını barındırmaz mı içerisinde? Şiir;
şairin kendi rengine bezediği, yürek nuruyla aydınlattığı, yeni bir ritim ve iç
ses ile insanın insan yanına dokunan his ve ahenge sahip, meleklerin
kanatlarıyla rüyaların arasına bırakılan ve bir yitirilip bir keşfedilen sözler
olsa gerek… Ozanın
gönül evini ziyareti kısa sürer çünkü bu ziyaretin meyvesi bir nevi öz ağzından kafatasını kusmaktır. Bu
fikir çilesine katlanmak hele talip olmak çok zordur… Şairin
ilk hedefi kendini keşfetmektir… Hayatı, temeline kendi yaşantısını, maddi
manevi yanını, düşlerini, çizgi ötelerini de alarak sürekli sorgulamak, belki
de yeniden yaşamak onun kaderidir… Merhametin
yitik bir ülke olduğunu dile getirerek vicdanları kanatır şair… Vahşet
denilebilecek nitelikte olaylara tanıklığının utancıyla insanlığı yüzleştirmek
ister… Cemrenin
düştüğü günlerde solan çiçekler olduğunu, kimilerinin en güzel anlarını
yaşadığı deniz kenarlarına “Utancınızla siz yüzleşin!” der gibi denizin küçücük
canları bıraktığı bir dünyayı bir de şair gözüyle, gönlüyle anlatmak gerekmez
mi? Kimilerinin
israf denizinde yüzdüğü bir dünyada kimilerinin ekmeğe muhtaç olması
önceliğimizin şiirde de insani değerleri su yüzüne çıkarmak olmasını sağlar. Aşkımızı,
sevincimizi anlatmayacak mıyız? Tabii ki anlatacağız, zaten ozan en mutlu
anlarını bile hüzne bulayıp sunan değil midir? Şiir
sözün nasıl söylendiği ile daha çok ilgilidir. Şiirin
ne olduğunu ya da olmadığını anlayabilmek için yapılması gereken en iyi şey,
çeşitli türlerde çok sayıda şiir okuyup bunların üzerinde düşünmektir.
Burhan Kale
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
AH SEYRANİ VAH SEYRANİ… - 29/04/2024 |
Aylar sivrisinek, yıllar böğelek, Dünyanın çivisi çıktı Seyrânî... En uslu dediğin durmuyor dölek, Yapanlar binayı yıktı Seyrânî... |
EŞREF İ FANİ - 21/12/2023 |
Ben de sana benzemeye başladım cancağızım, başkalarından bekler oldum erdemli insan olmalarını, oysa kendi içimde kemale ermeliydim... Kurmak istediğim dünyayı önce benliğimde kurmalıydım... |
Gaflet - 07/11/2023 |
Gaflet; kendisinin farkında olmamak, neler yapabileceğinin bilincini yitirmek, bakışlarını hep ufuklarda dolaştırırken gözünün önünü görmemek... |
Yeni Cilalı Taş Devri! - 13/06/2023 |
Özgürlüklere sınır çizilmesine şiddetle karşı çıkanların başkalarının özgürlüklerine sınır çizme hususundaki akıl almaz gayretlerini görünce açık pencereleri kapat! |
Dünya Şiir Gününde... - 21/03/2023 |
Şair, uzun soluklu bir koşucudur... Bu koşunun sonunda insanın dünyadaki macerasını içeren "mağara duvarı"na az ya da çok bir şeyler yazmayı başarabilen insandır o... |
Akşam... Yine Akşam... Yine Akşam... - 06/03/2023 |
Nedense akşam olurken Reşat Nuri’nin Mürşit Efendisi gibi Ahmet HAŞİM’e Acımak gelir içimden… |
Şiir Kaybolunca... - 13/10/2022 |
Ruhumuza temas eden ve bizleri kanatlandıracak olan o kaybolan şiirleri bulmanın mekânı adeta bir ticari meta haline gelen günümüz sanat dünyası asla değildir… |
Ey Sevgili - 02/06/2022 |
Erciyes gamzelerinin öyküsüdür, yıldızlar bir tutamıdır saçlarının. Şiirle beslenmeyen fakirleşir ve fani şehirler mahyalarda dirilir |
GÜNEŞİN DİLİ... - 15/03/2022 |
Mevsimlerin çiçek yüzü bahar, kendini iyiden iyiye hissettirirken 21 Mart Dünya Şiir Günü insanca yaşamanın yollarında kelimelerle yeni bir dünya kurulmasını sağlasın… |
Devamı |